Tarih | Konular | Kitaplar

BALTALİMANI MUAHEDESİ

16 Ağustos 1838 tarihinde yapılan Osmanlı-İngiliz ticaret muahedesi.

Muahedeyi Hazırlayan Sebepler. XIX. yüzyıl başlarında, kuruluş devirlerinden itibaren Avrupa devletlerine çeşitli tarihlerde verilen ve “en çok müsaadeye mazhar millet” ibaresi dolayısıyla hemen bütün devletlerinkinde aynı şartlar bulunan ahidnâme*ler yürürlükte olup hâricî gümrük resimlerinin esasları da bunlara göre düzenlenmişti. Bu resimlerin oranları başlangıçta her devlet için farklı iken XVIII. yüzyıldan itibaren imparatorluğun her yerinde ve bütün devletler için % 3 olarak tesbit edilmiş, gümrüklerde kolaylığı sağlamak üzere de her millet tüccarı için ayrı ayrı gümrük tarifeleri tanzim edilmeye başlanmıştı. Bu tarifelerin normal süresi on dört yıldı. Nitekim İngilizler’le 1806 tarifesinin yerine geçmek üzere 1820’de yapılan tarifenin müddeti 1834’te dolacağından yenilenmesi gerekiyordu. Ancak II. Mahmud devrinin ilk mühim değişikliği olan yeniçeriliğin kaldırılmasıyla yerine kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’nin ihtiyaçlarını karşılamak ve 1820’den beri artan fiyatlar karşısında pek düşük kalan gümrük resimlerinin sebep olduğu hazine kaybını önlemek üzere yapılan bazı düzenlemeler dolayısıyla yabancı tüccardan fazladan alınmaya başlanan resimler, başta İngilizler olmak üzere Osmanlı ülkesinde ticaret yapan yabancıları rahatsız ediyordu. Bu resimler ihtisab, resm-i mîrî, kantariyye, ruhsatiyye, reftiyye, damga gibi adlarla çeşitli mallardan değişik miktarlarda alınıyordu. Başta hububat olmak üzere öteden beri ihracı yasak olan bazı gıda ve sanayi ham maddelerinin memleket dışına gönderilmesine müsaade edilmesi halinde ruhsatiyye alınmaya başlanmış bulunmakla beraber bu tatbikat bütün mahsullerin serbestçe ihracı mânasına gelmiyordu. Diğer taraftan yine Asâkir-i Mansûre masraflarının görüldüğü mukātaat hazinesi*ne gelir temin etmek, aynı zamanda üreticinin aldatılmasını önlemek gayesiyle bazı mühim maddeler üzerine, 1828’den beri yed-i vâhid* denilen devlet tekeli konmuştu. Bu maddelerden ipek, zeytinyağı, hububat üzerine konanlar kısa zaman sonra kaldırılmakla beraber afyon üzerindekinin devamı ve Mehmed Ali Paşa’nın Mısır, Suriye ve Girit’te tatbik ettiği yed-i vâhidler bu maddelerden büyük kârlar sağlayan tüccarı tedirgin etti ve Osmanlı Devleti 1820 tarifesinin yenilenmesini istediğinde ustaca bir manevra ile tarife müzakereleri bir muahede müzakeresi şekline sokuldu. Dört yıl süren müzakereler sonunda İngilizler, Osmanlı direnişinin kırılması için son çare olarak yed-i vâhidin kaldırılması kabul edildiği takdirde bir Osmanlı vilâyeti olması dolayısıyla bunun Mısır’da da tatbik edileceği, böylece ordu ve donanmasının ihtiyacını sağladığı gelir yok olunca, Mehmed Ali Paşa’nın artık Osmanlı Devleti’ne baş kaldıramayacağı görüşünü ortaya attılar. Türk tarafında Hariciye Nâzırı Mustafa Reşid Paşa, Başvekâlet Muavini Kâni Bey ve Hariciye Müsteşarı Nûri Efendi, İngiltere tarafından Sir Henry Lytton Bulwer ve Başkonsolos Cartwright tarafından Reşid Paşa’nın Baltalimanı’ndaki yalısında gizli olarak yapılan müzakerelerde görülen yumuşama sonunda 16 Ağustos 1838 Baltalimanı Muahedesi imzalandı.

Muahedenin Tahlili. 8 Ekim’de Kraliçe Victoria, kasım başlarında da Sultan II. Mahmud tarafından tasdik edilen

muahede iki kısımdan meydana geliyordu. Yedi maddeden ibaret birinci kısmın ilk maddesi, daha önce verilen ahidnâmelerin bu muahedeyle değiştirilmeyen maddelerinin aynen yürürlükte bulunduğu ve diğer devletlere verilmiş veya verilecek hakların İngilizler için de geçerli olacağına dairdi. İkinci madde Osmanlı iktisadî hayatı bakımından son derecede önemli bazı hususları ihtiva etmekteydi. Osmanlı topraklarında öteden beri uygulanan ihraç yasakları tamamen kaldırılıyor, yabancı tüccar her istediği malı satın alma imkânını kazanıyordu. Gerek ziraî mahsuller gerekse diğer eşya üzerine konan yed-i vâhid usulü ile şimdiye kadar satın alınan malların bir yerden başka bir yere nakli için alınması gereken tezkire*ler tamamen kaldırılıyor, bu hususların aksine hareket eden Osmanlı memurlarının şiddetle cezalandırılacakları ve bundan dolayı zarara uğrayacak İngiliz tüccarının zararının da tazmin edileceği garanti ediliyordu. Üçüncü madde bir bakıma 1809 Kal‘a-i Sultâniyye Muahedesi’nin iç ticaretle ilgili maddesinin tekrarı veya geliştirilmiş şekli idi. İngiliz tüccarı, Osmanlı mahsullerini yerli tüccar gibi alıp satma ve yerli tüccar içinde de en imtiyazlı olanla aynı statüde resim ödeme hakkına sahip oluyordu. İngiliz tüccarının ihraç ettiği Osmanlı mahsullerinden alınacak resimler dördüncü madde ile tesbit edilmişti. Aslında hâricî gümrük resimleri (ihracat-ithalât) oranlarında bir değişiklik yapılmamıştı. Bu resimler eskisi gibi % 3 olarak alınmakta devam edecekti. Fakat 1826’dan beri çeşitli adlarla alınmakta olan resimler kaldırılıyor ve hepsinin yerine geçmek üzere % 9 oranında tek bir resim konuyordu. Bu resim, malı yerli veya yabancı tüccardan hangisi memleket dahilinden iskele şehrine getirirse ondan alınacaktı. Yani İngiliz tüccarı malı iskelede satın aldığı takdirde sadece % 3 resim ödeyecekti. Beşinci madde Boğazlar’dan geçecek gemilere verilecek “izn-i sefîne”lerin süratle verileceğine, Altıncı madde ise bu muahedenin Asya ve Afrika’daki bütün Osmanlı ülkeleri ve Mısır’da tatbik edileceğine dairdi. Yedinci maddede, yapılacak tarifenin yedi yıl süreyle yürürlükte kalacağı, müddetin bitiminde taraflardan birinin müracaatı üzerine yenileneceği, aksi halde süresinin yedi yıl daha uzayacağı, muahede tasdiknâmelerinin dört ay içinde teâti edilip 1 Mart 1839’dan itibaren yürürlüğe gireceği belirtiliyordu.

Muahedenin üç maddeden meydana gelen ikinci kısmının ilk maddesi ithal edilecek malların gümrükleriyle ilgili olup memleket dahiline götürüldüğü takdirde % 3’ten başka, ilâve olarak % 2 daha resim verileceği; ikinci maddede % 5’i ödenmiş malların memleket içinde başka hiçbir resim ödenmeksizin naklinin yapılabileceğine, hatta yeniden ihraç dahi edilebileceğine işaret ediliyordu. Üçüncü maddede transit malların tâbi olacakları esaslara temas ile bunlar için sadece % 3 ödeneceği belirtiliyordu. İngilizler birinci kısmın üçüncü ve ikinci kısmın ikinci maddelerindeki ifadelerle -ki “oradaki her türlü ticaret” mânasına gelen İngilizce ifade muahedenin Türkçe’sinde yoktur- hem Osmanlı hem de ithal mallarının perakende ticaretini yapma hakkını kazanmış oluyorlardı. Bu da, Türk murahhaslarının, muahedenin ikinci kısmının birinci maddesine neden İngilizler’in bu muahedenin maddelerindeki açık ifadeleri dışında herhangi bir mâna gizlemediklerine dair bir fıkra koydurduklarının işaretidir.

1839 Tarifesi. Muahedenin dördüncü maddesiyle esasları tesbit edilen ve yedinci maddesiyle yürürlükte kalacağı süre belirlenen tarifenin tanzimine kasım ayında başlanmış, Osmanlı murahhaslarının âmediyye ve reftiyye malları tarifelerini aynı zamanda yapmak istemelerine rağmen, İngiliz hariciyesinin âmediyye resimlerinin tarifesine esas olacak fiyatların tam olarak tesbiti için 1 Mart’tan itibaren hiç olmazsa altı aylık bir zaman geçmesi gerektiği hususunda murahhaslarına tâlimat göndermesi üzerine müzakereler bir süre kesilmiş, tekrar başladığında ise önce reftiyye resimleri bitirilmişti. Âmediyye resimlerine esas olacak fiyatlar için Osmanlılar’ın başlangıçtan itibaren İstanbul çarşı ve pazarındaki fiyatların esas alınması teklifi İngilizler’ce benimsenmemiş, onların teklifi olan % 10’luk indirimi ise Osmanlılar kabul etmemişlerdi. Ancak Bâbıâli’nin tarife yapılmadan muahedenin tatbiki için gerekli emirleri göndermemesi ve muahedelerini İngilizler’den üç ay sonra yapan Fransızlar’ın tarifelerini tamamlamış olmaları dolayısıyla İngilizler de daha fazla gecikmeksizin, başlangıçta Osmanlılar’ca da kabul edilen son beş yıllık (1833-1838) fiyat ortalaması üzerinden başlanıp da yarım bırakılan tarifeyi süratlendirerek 22 Nisan’da tamamlamışlardı.

Muahedenin tatbikine başlanabilmesi için ihraç limanları konusunda da anlaşmaya varılması gerekiyordu. Bâbıâli ancak belli limanlardan ihracat yapılabileceğini bildirmiş, bunun sayısını ise on yedi olarak tesbit ve özellikle Bursa ipeğinin sadece İstanbul’dan ihracında ısrar ettiğinden müzakereler epey uzamıştı. Ancak bu defa da İngiliz tarafı ağır basmış ve haziran sonunda elli dört liman üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

Muahedenin Tatbiki. Muahedenin tatbikatına başlanmasıyla birlikte bazı konularda taraflar arasında anlaşmazlık ortaya çıkmıştı ki perakende ticaret bunların başında geliyordu. Ancak Osmanlı hükümetinin, muahedenin sadece İngilizce’sinde bulunan “oradaki her türlü ticaret” ibaresini ihtiva eden maddesini düzelttirmek için sarfettiği gayretler neticesiz kaldı. İngilizler önce Rus muahedesinin imzalanmasını beklediklerini bildirdiler, fakat Rus muahedesinden sonra da herhangi bir değişikliğe yanaşmadılar. Sonunda yabancıların da Osmanlı ülkesinde Osmanlı esnafı statüsünde faaliyet göstermeleri prensibi kabul edildi.

İngilizler’den sonra 25 Kasım 1838’de Fransızlar aynı şartları ihtiva eden bir ticaret muahedesi imzaladılar. Bunu 1839’da Hansa şehirleri (18 Mayıs), Sardunya (2 Eylül); 1840’ta İsveç, Norveç (31 Ocak), İspanya (2 Mart), Hollanda (14 Mart), Belçika (30 Nisan), Zollverein hükümetleri (22 Ekim); 1841’de Danimarka (1 Mayıs) ve 1843’te Portekiz (20 Mart) takip etti. Osmanlı Devleti, ilki 1838’de yapılan Baltalimanı muahedelerinin şartlarını ancak 30 Nisan 1846’da yapılan Rus muahedesinde kısmen hafifletebildi. Bu muahede ile Rus tüccarının Osmanlı topraklarında esnaflık yapması yasaklandığı gibi içki, tütün, tuz ve barut gibi maddelerin ticaretine de yasak ve kısıtlamalar getirildi. Bu şartlar 1861’e kadar sadece Rus muahedesinde kaldı ve ancak Kanlıca ticaret muahedeleriyle kısmen hafifletilebildi.

BİBLİYOGRAFYA:

Arşiv Belgeleri: BA, Hatt-ı Humâyun tasnifi II. Mahmud devri belgeleri (bk. M. Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisâdî Münâsebetleri dipnotları); BA, Mühimme Defterleri, nr. 251, s. 48-49, 192; nr. 253, s. 42-43, 55-56, 111, 115-116, 183, 187; nr. 254, s. 61, 94, 100; BA, MD, Mesâil-i Mühimme-i İngiltere, nr. 805, 806; BA, Muâhede Orijinalleri, nr. 199, 200; BA, Düvel-i Ecnebiyye, İngilterelü Defteri, nr. 39/5; BA, Nâme-i Hümâyun Defteri, nr. XI; BA, Hariciye Arşivi Tercüme Odası Evrakı, kutu 811; Public Record Office (İngiliz Devlet Arşivi), Foreign Office 78 (Turkey), 278, 298, 328, 330, 332, 349-A, 350, 352, 354, 355, 356, 362.
Yayımlanmış Arşiv Belgeleri ve Muâhedât Mecmuaları: H. L. Bulwer, Commercial Treaty of 1838, London 1843; Ch. de Martens - F. de Cussy, Recueil manuel et pratique de traités, conventions et autres actes diplomatiques, Leipzig 1849, V, tür.yer.; Muâhedât Mecmuası, İstanbul 1294, I, İngiliz muahedesi, s. 272-277, diğer devletlerle olanlar, tür.yer.; J. C. Hurewitz, Diplomacy in the Near and Middle East I: A Documentary Record 1535-1914, Princeton 1956, s. 110-111 (Muahedenin sadece esas kısmı).
Kaynak Eserler ve İncelemeler: H. L. Bulwer, Life of Palmerston, London 1870, II, 259; Lutfî, Târih, V, 112, 274; Cevdet, Tezâkir, I, 7; IV, 221-222; V. J. Puryear, International Economics and Diplomacy in the Near East, California 1935, s. 107-145; F. E. Bailey, British Policy and the Turkish Reform Movement, Cambridge 1942, s. 72-73; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisâdî Münâsebetleri I: 1580-1838, Ankara 1974, s. 92 vd.; a.e. II: 1838-1850 (1976), s. 22 vd.; a.mlf., “Balta Limanı Ticaret Muâhedeleri ve Tatbikatı”, I. Milletler Arası Türkoloji Kongresi (Tebliğler), İstanbul 1979, I, 200-206; a.mlf., “1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Muâhedesi”, Türk-İngiliz İlişkileri 1583-1984, Ankara 1985, s. 53-59; a.mlf., “Tanzimat Devri Osmanlı-İngiliz Gümrük Tarifeleri”, TED, sy. 4-5 (1974), s. 335-393; a.mlf., “1826 Düzenlemesinden Sonra İzmir İhtisab Nezâreti”, a.e., sy. 13 (1987), s. 481-520; Yusuf Kemal Tengirşenk, “Tanzimat Devrinde Osmanlı Devletinin Hâricî Ticaret Siyâseti”, Tanzimat I, İstanbul 1940, s. 289-320; Ahmet Yücekök, “Emperyalizm Yörüngesinde Osmanlı İmparatorluğu-1838 Ticaret Sözleşmeleri”, SBFD, XXIII/1 (1968), s. 381-425; Orhan Koloğlu, “1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması ve Mısır Tehdidi”, TT, sy. 60 (1988), s. 26-37; Şevket Pamuk, “150. Yılında Balta Limanı Ticaret Antlaşması”, a.e., s. 38-41.

Mübahat S. Kütükoğlu